"Pürüzsüz, sivilcesiz, temiz bir cilde sahip olmak istiyorsanız, gece yatmadan önce yüzünüze krem gibi tuzlu tereyağı sürün.... Ancak, bu önerimi hali vakti yerinde olan hanımlar yerine getirsin. Yoksullar evdeki tereyağını sürekli yüzlerine sürüp tüketirlerse kocalarıyla araları açılabilir...."
21 Kasım 2010 Pazar
Sağlıklı Yaşamanın Sırları
18 Kasım 2010 Perşembe
Okuma Yetisi
Geçtiğimiz cumartesi akşamı cesaretimi toplayıp Aşk İşaretleri'ne başladım. 7 sayfa okudum. Kendime ertesi gün bir şans daha tanımaya karar verdim ve kitabı o gün için bir kenara bıraktım. Pazar günü o ilk 7 sayfayı yeniden okudum, biraz daha ilerledikten sonra kitabı algılamaya başladım ve kendimce bir şeyler anlayaraktan kitabı bitirdim. İlk denemede kitapla iletişime geçemememin nedenini belirleyemiyorum. Bu neden, anlayamayacağım yönünde kendimi şartlamam, yorgun olmam ya da gerçekten anlamamam olabilir; dediğim gibi ne olduğunu belirleyemiyorum.
Dönem dönem aç hayvanlar gibi -farklı bir benzetmede bulunamayacağım- seri bir şekilde kitap "tüketmem", çok ilgisiz türlerle sürekli ya da dönemsel ilgilenmem veya zihnimin başka şeylerle meşgul olması gibi sebeplerle okuduğum pek çok kitapla ilgili detayları hatırlamakta zorlanırım. Obsesif listelerimde, defterlerimde kayıt tutarım ama okuduklarımın bendeki etkisine dair çok nadiren yazılı olmayan içsel kayıtlarımda bir şeyler bulabilirim.
95'te okuduğum kitapları anımsamaya çalıştığımda çok etkilendiğimi, o vakte kadar okuduğum dillerden çok farklı bir dille karşılaştığımı ve hayranlık duyduğumu hatırlıyorum. Ancak şaşırtıcı bir şekilde o dönemde bu kitapları gayet iyi anladığıma inandığımı anımsıyorum. Bu noktada o yaşımda algıma olan güvenime soru işaretleri yöneltmekten kendimi alamıyorum. 15 yaşına kadar -kitabı okuduğum dönem dahil- basit bir İç Anadolu ilçesinde ne görmüş, ne yaşamış, ne duymuş, ne okumuş, ne izlemiş olabilirim ki Latife Tekin'i anlayabileyim? Muhteşem bir içgörüm, algım, zekam mı varmış? Diyelim ki varmış, sonra nereye kaybolmuş bu mülkiyetim? Belki de hayatım daha basit, bedenim daha zinde, kafam daha sakin olduğu için gerçekten bir okuduğumu ilk okuyuşumda tamamen anlayabilir bir berraklıktaydı algım. Asla emin olamayacağım, geçmişte nasıl bir okur olduğumdan.
Çok takıldım ben bu işe.
Kaybettiğim Küpe Tekleri Gibi*
- çok sevgili taze anne arkadaşım almıştı bu küpeyi. teli iple kaplama tekniğiyle daha önce karşılaşmamış olduğum gibi renklerin uyumuna da bayılmıştım. taktığım ilk gün eve kulağımda tek küpeyle döndüm.-
-çok kısa bir beraberlik yaşadığımız sarmal küpenin renk kompozisyonunda onun kadar başarılı olmayan bir benzerini edindim, yine taze anne arkadaşımla bir ne alacağımızı bilemediğimiz çarşı pazar dolaşmasında. ve yine birlikteliğimizin ilk gününde terk edildim. sarmal küpeyle imkansız ilişkiden bu ikinci denemede vazgeçtim.-
.
.
.
- illa ki devam edecek-
*: Akgün Akova'ya sevgilerimle.
13 Kasım 2010 Cumartesi
Ah Avrasya!
Bir grup arkadaşımla çeşitli badireler, bir takım satışlar atlattıktan sonra Avrasya Maratonu vesilesiyle köprüde yürüme etkinliğinde; sallanan zemin-bulanan mide ikilisine direnip, zar zor totomuzu korkuluklara dayayıp bir fotoğraf çektirmek istemişiz. Fotoğrafta 3 arkadaşım, bir amca kafası ve kafanın ardında kalmış ben ve 3 arkadaşım daha poz vermekte.
Amcayı kim bu kadar üzmüş, onu bilemiyorum.