21 Kasım 2010 Pazar

Sağlıklı Yaşamanın Sırları

"Pürüzsüz, sivilcesiz, temiz bir cilde sahip olmak istiyorsanız, gece yatmadan önce yüzünüze krem gibi tuzlu tereyağı sürün.... Ancak, bu önerimi hali vakti yerinde olan hanımlar yerine getirsin. Yoksullar evdeki tereyağını sürekli yüzlerine sürüp tüketirlerse kocalarıyla araları açılabilir...."



-Fransız Profesör Al Yanaklı Pierre Moulin hali vakti yerinde bir hanım ile birlikte-

18 Kasım 2010 Perşembe

Okuma Yetisi

14.07.1995-16.07.1995 tarihleri arasında Sevgili Arsız Ölüm'ü, 21.07.1995-04.08.1995 tarihleri arasında Berci Kristin Çöp Masalları'nı okumuşum. Aradan geçen 15 yılda zihnimin açık, dikkatimin derli toplu olduğu bir dönem olmasını bekledim yeniden Latife Tekin okuyabilmek için. Doğrusu, okuduğumu anlayamamaktan korktum. Böyle bir korku geliştirdiğime göre bu süreçte başarısız bir girişimde bulunduğumu zannediyorum, net bir anım olmamakla birlikte.

Geçtiğimiz cumartesi akşamı cesaretimi toplayıp Aşk İşaretleri'ne başladım. 7 sayfa okudum. Kendime ertesi gün bir şans daha tanımaya karar verdim ve kitabı o gün için bir kenara bıraktım. Pazar günü o ilk 7 sayfayı yeniden okudum, biraz daha ilerledikten sonra kitabı algılamaya başladım ve kendimce bir şeyler anlayaraktan kitabı bitirdim. İlk denemede kitapla iletişime geçemememin nedenini belirleyemiyorum. Bu neden, anlayamayacağım yönünde kendimi şartlamam, yorgun olmam ya da gerçekten anlamamam olabilir; dediğim gibi ne olduğunu belirleyemiyorum.

Dönem dönem aç hayvanlar gibi -farklı bir benzetmede bulunamayacağım- seri bir şekilde kitap "tüketmem", çok ilgisiz türlerle sürekli ya da dönemsel ilgilenmem veya zihnimin başka şeylerle meşgul olması gibi sebeplerle okuduğum pek çok kitapla ilgili detayları hatırlamakta zorlanırım. Obsesif listelerimde, defterlerimde kayıt tutarım ama okuduklarımın bendeki etkisine dair çok nadiren yazılı olmayan içsel kayıtlarımda bir şeyler bulabilirim.

95'te okuduğum kitapları anımsamaya çalıştığımda çok etkilendiğimi, o vakte kadar okuduğum dillerden çok farklı bir dille karşılaştığımı ve hayranlık duyduğumu hatırlıyorum. Ancak şaşırtıcı bir şekilde o dönemde bu kitapları gayet iyi anladığıma inandığımı anımsıyorum. Bu noktada o yaşımda algıma olan güvenime soru işaretleri yöneltmekten kendimi alamıyorum. 15 yaşına kadar -kitabı okuduğum dönem dahil- basit bir İç Anadolu ilçesinde ne görmüş, ne yaşamış, ne duymuş, ne okumuş, ne izlemiş olabilirim ki Latife Tekin'i anlayabileyim? Muhteşem bir içgörüm, algım, zekam mı varmış? Diyelim ki varmış, sonra nereye kaybolmuş bu mülkiyetim? Belki de hayatım daha basit, bedenim daha zinde, kafam daha sakin olduğu için gerçekten bir okuduğumu ilk okuyuşumda tamamen anlayabilir bir berraklıktaydı algım. Asla emin olamayacağım, geçmişte nasıl bir okur olduğumdan.

Çok takıldım ben bu işe.

Prodüksiyon Hatası


Kaybettiğim Küpe Tekleri Gibi*

Çok eskileri hatırlamıyorum ama 2006 yazında, Afrikalı din kardeşlerimden bir bahar şenliğinde aldığım deri konik küpemin tekini tatil dönüşünde otobüste bıraktım. Diğer tekini de evimin muhteşem kalabalığında yitirdim -elbet bir gün bir yerlerden çıkar karşıma-. Bu ilk acılı kaybımın ardından kış aylarında atkı-bere kullanımıyla düzensiz aralıklarda küpelerimin tekleriyle vedalaşmaya başladım. Bir yerleştirme sanatçısı olarak galeriler nazarında pek kıymet arz etmediğim için muhteşem koleksiyonumu bu mecrada paylaşıyorum.



-bu muhteşem neşeli küpeyi 2 yıl önce "mahallemizin çarşısındaki" tuhafiyeden almıştım. sevimsiz günlerimde bile taktığım zaman kendilerini bana neşe vermişlerdi. tekini ne zaman kaybettiğim bilinmiyor.-


-bu küpeleri -bu tek ve evi terk eden eşini- ilk evin şehrinde anam babam beni ziyarete geldiğinde almıştım. tekini ne zaman kaybettiğim bilinmiyor.-


-ah! bu küpeleri ikinci el bir dolu şey satan bir dükkandan almıştım. büyük halka küpelere bayılmakla birlikte kendime yakıştıramazdım ancak bu küpenin sanki benim için yapıldığı ve o dükkanda hep beni beklediğini zannediyordum. uzunca bir beraberliğimiz oldu. bir dönem kulaklarımla bütünleşik bir yaşam sürdürdüler. bir fazla mesai sonrası eve döndüğümde bir adedi beni terk etmişti. yerini dolduramadım.-


- bu küpe haydan gelip huya gitti. annem kendi evlerinde bulmuş, sanırım kız kardeşiminmiş, ben tabi hemen üzerine kondum. çok sevgili arkadaşım a.ç'nin (30) evinde sızdığım bir gecenin sabahında teki kalmıştı. pakize'nin sakladığından şüpheleniyorum-
- bu küpe bir yakın dönem çalışması. rengiyle, deseniyle pek uyumluydu genel kostüm yaklaşımıma ama teki bu uyumu hissetmemiş olacak ki beni pek çok türdeşi gibi terk etti.-

- çok sevgili taze anne arkadaşım almıştı bu küpeyi. teli iple kaplama tekniğiyle daha önce karşılaşmamış olduğum gibi renklerin uyumuna da bayılmıştım. taktığım ilk gün eve kulağımda tek küpeyle döndüm.-

-çok kısa bir beraberlik yaşadığımız sarmal küpenin renk kompozisyonunda onun kadar başarılı olmayan bir benzerini edindim, yine taze anne arkadaşımla bir ne alacağımızı bilemediğimiz çarşı pazar dolaşmasında. ve yine birlikteliğimizin ilk gününde terk edildim. sarmal küpeyle imkansız ilişkiden bu ikinci denemede vazgeçtim.-
.

.

.
- illa ki devam edecek-


*: Akgün Akova'ya sevgilerimle.

13 Kasım 2010 Cumartesi

Ah Avrasya!

Fotoğraf makinasının içindekileri bilgisayara aktarma hususunda gösterdiğim tembelliğim henüz hayatımda bir sıkıntı oluşturmadı. Ama kimi eğlencelerden beni alıkoyuyormuş, bugün itibariyle fark ettim.

Bir grup arkadaşımla çeşitli badireler, bir takım satışlar atlattıktan sonra Avrasya Maratonu vesilesiyle köprüde yürüme etkinliğinde; sallanan zemin-bulanan mide ikilisine direnip, zar zor totomuzu korkuluklara dayayıp bir fotoğraf çektirmek istemişiz. Fotoğrafta 3 arkadaşım, bir amca kafası ve kafanın ardında kalmış ben ve 3 arkadaşım daha poz vermekte.

Amcayı kim bu kadar üzmüş, onu bilemiyorum.