18 Haziran 2014 Çarşamba

Franny ve Zooey

Sevimsiz yatılı lisemin kütüphanesinde onlarca ders kitabının arasında Yapı Kredi'nin sevimli, küçük bir dizisi vardı. Bu diziden Viktor Borisoviç Şklovski, Selçuk Baran, Hamdi Koç ve Çetin Altan'ı okuduktan sonra sıra sıra Salinger'a gelmiş ve Franny ve Zooey'i okumuştum. O vakte kadar Salinger'ı duymuş değildim ama kitaba hayran olmuştum. Çok güzel bir hafta sonuydu; Glass ailesiyle haşır neşir olurken, bir yandan da Peygamberin Son Beş Günü sayesinde Tahsin Yücel'le tanışmaktaydım. Kendimi okumaya vermemin ödülü olarak, takip eden hafta lise hayatımın ilk zayıf notunu aldım organik kimyadan; can sağlığı dedim, devam ettim.

Bir yere varmak, farklı ve ayrıcalıklı bir şeyler yapmak, ilginç biri olmak isteyen herkesten bıktım usandım.

Sonrasında okuyabildiğim her Salinger'ı okudum, Franny ve Zooey'i edinmeye çalıştım ama bulamadım uzun yıllar boyunca. Geçen sene tesadüfen karşılaştık kendileriyle, kitaplığımın doyumsuz okunmamışlar rafında yerleri aldılar Franny ve Zooey. Geçtiğimiz hafta roman inceleme seminerini bitirmenin şerefine, sabah servis koşusunu yapmadan önce kitabı çantama attım ve tek bir satırını hatırlamadığım kitabı yeniden okumaya başladım.

Mendilini  cebine sokarken "Tren seyahatlerinden fazlasıyla hoşlanıyorum," dedi. "Evlendiğin zaman pencere kenarında hiç oturamıyorsun artık."

Üç sabah boyunca servisten inip ofise yürürken tarifsiz bir sarhoşluk içinde attım adımlarımı. Çocukken bitmesin diye gıdım gıdım yediğim çikolatalar gibi, acele etmeden uzata uzata okudum kitabı ve mevcut can sıkıntılarımdan hiç beceremediğim bir şekilde uzaklaştım; bambaşka bir hayattaymışım gibi bir hissiyata kapıldım.

Buddy bana dedi ki, bir tepenin dibinde boğazı kesilmiş olarak yatan ve kan kaybından yavaş yavaş öbür dünyaya göç eden bir adam, güzel bir kızın ya da ihtiyar bir kadının, başının üstünde mükemmel dengelenmiş nefis bir testiyle ordan geçtiğini gördüğünde, tek kolu üzerinde doğrulup, tepeyi sapasağlam aşsın diye testiye gözüyle eşlik edebilmeliymiş.

Bu hissiyatın sebebini açıklamakta zorlanıyorum. Az buz kitap okuyan bir insan değilim ama bu sarhoşluğa nadiren kapılıyorum, sanırım uzun zamandır böylesine kapılmamışım. Şimdi birkaç ay geçsin de kitabı yeniden okuyayım, arada Seymour'la tekrar takılayım, Çavdar Tarlasında Çocuklar'a yeniden kapılayım istiyorum. Sıkıntıyla savaş zamanlarımda çocuk kitaplarından Franny ve Zooey'e kayacağım bu gidişle. Keşke okuduğum her kitapta, hadi çoğunluğunda olsun, bu kitabın her bir cümlesinin zeka, dalga ve şıklığından kırıntılar olsa.

Walt bir keresinde Waker'a, bu ailede herkes, eski hayatında yığınla kötü 'karma' biriktirmiş olmalı, diye bir laf etmişti. Walt'un bir teorisi vardı: Diyordu ki, dinsel hayat ve onun getirdiği bütün acılar, çirkin bir dünya yarattığı için Tanrı'yı  suçlama küstahlığını gösteren insanlara Tanrının musallat ettiği birşeydir.